23 Mart 2011 Çarşamba

Özlemek

İnsanları değil de anıları özlüyorum.. Kendimce çok garip buluyorum bu huyumu.. Yaşadığım bir ana tekrar dönmek istiyorum ama o anda kimlerle birlikte olduğum hiç önemli değilmiş gibi geliyor.. Herhangi birini koysan yerine, olacak yani..

Bugün tesadüfen bir filme denk geldim.. Çok sevdiğim ama çok uzun zamandır görmediğim bir şehirde geçiyordu.. Yürüdüğüm yollarda tekrar yürüdüm, gördüğüm manzaraları tekrar gördüm, girdiğim binalara tekrar girdim.. Ama sonradan aklıma geldi, o günleri birlikte geçirdiğim insanları da görmeyeli, o şehri görmediğim kadar olmuştu.. O şehirde geçen günleri özlemiştim ama o insanlarla ilgili tık yoktu hafızamda.. Onlar değil de başka biri olsa yine olurdu..

Şarkılar da öyle.. Bazı insanlar, bir şarkı duyduklarında akıllarına sevdikleri biri gelir ya; hani o şarkıyı, o insanla özdeşleştirmişlerdir, ben şarkılarla anıları özdeşleştiriyorum.. Yaşanılan o olaydan sonra dinlediysem mesela, ya da sadece yaşanılan şey çağrıştırdıysa o şarkıyı, olay ve şarkı eşleşiyorlar.. Artık ne zaman o şarkıyı duysam, o hikayeye dönüyorum.. Ama yine insanlar yok ortalıkta.. Daha doğrusu insanlar var ama kim olduklarının bir önemi yok..

Özlem duymak konusunda bile megalomanım yani.. Ne pis huymuş, çıkamadı içimden bir türlü..

20 Mart 2011 Pazar

Tabu Oyunu

-Anlatman gereken; "Sen".. Tabu kelimelerin; "Ben, Kendi, Hiç, Arkadaş, Aile"
-Ama insan; "ben" demeden nasıl anlatır ki kendini?
-Bak daha ilk cümleden çiğnedin kuralları.. Hadi, bir şans daha.. "Ben, Kendi, Hiç, Arkadaş, Aile" kelimelerini kullanmadan anlat "sen"i..
-Tamam..

Ağır bir megalomandır.. Egoisttir.. Diğer insanları çoğu zaman umursamaz.. İnsanları umursamadığı gibi hayvanları ve bitkileri de umursamaz.. Dünyanın onun etrafında ve onun için döndüğünü varsayar.. Egosantriktir yani..

Cimri ama paragözdür.. Yani parayı vermeyi değil almayı sever.. Vermeyeceği parayı alıp ne yapacaksa? Paylaştığını iddia eder mesela.. Ama paylaşmaktan zerre hazzetmez aslında.. Sadece paylaşmayı sevdiğini göstermek ister diğerlerine ki onları da paylaşmaya ikna edebilsin sonradan.. Maddiyata önem verir.. Maneviyata, sadece maddiyatın kokusunu aldıysa önem verir.. Duygular, onun için amaç değil araçtır kısacası..

İletişim kurmayı sevmez aslında.. İletişim kurması pragmatizm hayranlığındandır.. Sadece başı sıkıştığı zaman diğerlerine danışır.. Danıştığında da çoğu zaman dinlemez zaten.. Ama yardım istemek zorunda kaldığında; "önceden sorsaydın!" laflarını işitmemek için danışmış gibi yapar..

Hayvanlardan farklı olduğunu iddia eder.. Aslında bir farkı yoktur.. Hayvanlar ne yapıyorsa onu yapar aslında.. Tek farkı, yöntemlerinin daha çeşitli olmasıdır.. Bütün bir hayatı; doğmak, büyümek, hayatta kalmak, çiftleşmek, dünyaya yavru getirmek ve ölmekten ibarettir.. Ama hayatının bunlardan ibaret olmadığına ikna olmak için değişik şeyler yapmayı sever.. Bunların adına da zevk veya eğlence der.. Yine de, temel amaçlarını ifa etme mücadeleleri arasında zevke, eğlenceye fazla vakit bulamaz.. Yaşamsal kaygılarına yeterince güdülenmiştir.. Bu kaygılardan kafasını kaldırabildiği ve canı keyif yapmak istediği zaman; zevkini, eğlencesini yaratmak için dünyanın geri kalanının üstüne basması, onun bazı parçalarını ayak altından kaldırması gerekebilir, umrunda olmaz.. O kadarcık tahribatı hak ettiğini düşünür......

-"İnsan" mı bu kelime?
-Bildin!

6 Mart 2011 Pazar

5 Dakika


Bir türlü öğrenemedi.. Sabahına erken uyanacağını bildiği günün gecesinde vakitlice uyumayı hiç öğrenemedi.. Her seferinde; “şunu da yapayım, aa bunu da yapayım” diye diye erteledi uykusunu..

Uyku, evet.. Her insanın, her gün, en azından birkaç saat için ihtiyaç duyduğu bir eylem.. Eylem mi? Bunun nesi eylem? Basbayağı eylemsizlik hali bu.. Görmediğin, duymadığın, koklamadığın, en önemlisi de düşünmediğin bir insanlık hali..

Uyumayı sevmiyordu.. Elinden gelse hiç uyumazdı.. Ne var ki, bir kez daldığı zaman uykuya, kolay kolay ayılamıyordu.. Belki de bu yüzden sevmiyordu ya zaten.. Beynin ve bütün bedenin uyuştukları, bununla da kalmayıp bir türlü o uyuşukluktan kurtulamadıkları bir zaman aralığı..

O sabah da aynısı oldu.. Gece geç yatmıştı sabah yapılacak çok işi olduğunu bile bile.. Ne yapsın? Uykuyu ne kadar sevmiyorsa, geceyi o kadar seviyordu.. Herkesin eylemsiz olduğu o an ne büyülü bir andır.. Gece yaşayan insan, zamanı dondurmayı başarabilir.. Çünkü onun hayatı devam ederken diğer insanların hayatı donmuştur.. Tıpkı bilimkurgu yazarlarının hep özendikleri gibi.. Zamanı durdurmak.. Gece sayesinde mümkündür aslında, ama bilimkurgu yazarları bunu bilmiyorlar demek ki..

Çalan alarma kulak asmadı önce.. Yokmuş gibi davranmaya çalıştı.. Ama yüksek sesle ona uyanmasını emreden bu şeytan icadına kayıtsız kalamadı daha fazla.. Çalar saat.. En nefret ettiği icattı.. Yapılmış her türlü icada bir şekilde ayak uydurmayı başarmış bir insan olmasına rağmen, bu samimiyetsiz alete bir türlü ısınamadı..

Yapılacak şey belli.. Ertelenecek o alarm.. Beş dakika sonrasına, sonra beş dakika daha, sonra beş dakika daha.. İlk erteleme hamlesi yapıldı.. Ama ne tatlıdır o beş dakika! Sabahın o beş dakikalık uykusu saatlerce uykuya denk gelebilir kimi zaman.. İşte öyle bir beş dakikaydı bu..

Alarmı doğru zamana ertelediğinden emin olduktan sonra tekrar koydu kafasını yastığa.. Hiç uyanmamıştı ki zaten.. Sadece geçici bir kesinti olmuştu uykuda.. Kafasını yastığa koymasıyla gözlerinin kapanması arasında hiç süre yoktu hemen hemen..

Rüya görmeye başladı.. Bütün gece, hatta ne gecesi, geceler boyunca tek bir rüya görmemiş olan adam, o tatlı beş dakikada rüya görmeye başladı.. Hayatı film şeridi gibi geçiyordu.. İnsanlar bunu ölürken yaşar sanıyordu.. Gerek yokmuş ki ölmeye.. İnsan zaten rüya formatında da hayatını film şeridi olarak sipariş edebiliyormuş.. Ya da uykusuzluk ölüm gibi bir şeymiş..

Bütün kızdıklarını görmeye başladı birden.. Tarihteki sırasına göre düzenlenmiş bir geçit töreni.. Küçüklükten başlayıp şimdiki zamana kadar.. Sonra da özlediklerini gördü, hem de hepsini.. Zaten belki de en çok özlediğine en çok kızmalı insanlar.. Kızılmak istemiyorlarsa özletmesinler kendilerini.. Eğer özletiyorlarsa da hak ediyorlar güçlü bir azarı..

Sonra tekrar çaldı çalar saat.. Çalan saat.. İşi bu, çalacak illa ki..

"Beş dakika oldu mu yahu? Ama benim hâla uykum var.. Uyanmaya çalışsam da istediğim kadar.."