6 Mart 2011 Pazar

5 Dakika


Bir türlü öğrenemedi.. Sabahına erken uyanacağını bildiği günün gecesinde vakitlice uyumayı hiç öğrenemedi.. Her seferinde; “şunu da yapayım, aa bunu da yapayım” diye diye erteledi uykusunu..

Uyku, evet.. Her insanın, her gün, en azından birkaç saat için ihtiyaç duyduğu bir eylem.. Eylem mi? Bunun nesi eylem? Basbayağı eylemsizlik hali bu.. Görmediğin, duymadığın, koklamadığın, en önemlisi de düşünmediğin bir insanlık hali..

Uyumayı sevmiyordu.. Elinden gelse hiç uyumazdı.. Ne var ki, bir kez daldığı zaman uykuya, kolay kolay ayılamıyordu.. Belki de bu yüzden sevmiyordu ya zaten.. Beynin ve bütün bedenin uyuştukları, bununla da kalmayıp bir türlü o uyuşukluktan kurtulamadıkları bir zaman aralığı..

O sabah da aynısı oldu.. Gece geç yatmıştı sabah yapılacak çok işi olduğunu bile bile.. Ne yapsın? Uykuyu ne kadar sevmiyorsa, geceyi o kadar seviyordu.. Herkesin eylemsiz olduğu o an ne büyülü bir andır.. Gece yaşayan insan, zamanı dondurmayı başarabilir.. Çünkü onun hayatı devam ederken diğer insanların hayatı donmuştur.. Tıpkı bilimkurgu yazarlarının hep özendikleri gibi.. Zamanı durdurmak.. Gece sayesinde mümkündür aslında, ama bilimkurgu yazarları bunu bilmiyorlar demek ki..

Çalan alarma kulak asmadı önce.. Yokmuş gibi davranmaya çalıştı.. Ama yüksek sesle ona uyanmasını emreden bu şeytan icadına kayıtsız kalamadı daha fazla.. Çalar saat.. En nefret ettiği icattı.. Yapılmış her türlü icada bir şekilde ayak uydurmayı başarmış bir insan olmasına rağmen, bu samimiyetsiz alete bir türlü ısınamadı..

Yapılacak şey belli.. Ertelenecek o alarm.. Beş dakika sonrasına, sonra beş dakika daha, sonra beş dakika daha.. İlk erteleme hamlesi yapıldı.. Ama ne tatlıdır o beş dakika! Sabahın o beş dakikalık uykusu saatlerce uykuya denk gelebilir kimi zaman.. İşte öyle bir beş dakikaydı bu..

Alarmı doğru zamana ertelediğinden emin olduktan sonra tekrar koydu kafasını yastığa.. Hiç uyanmamıştı ki zaten.. Sadece geçici bir kesinti olmuştu uykuda.. Kafasını yastığa koymasıyla gözlerinin kapanması arasında hiç süre yoktu hemen hemen..

Rüya görmeye başladı.. Bütün gece, hatta ne gecesi, geceler boyunca tek bir rüya görmemiş olan adam, o tatlı beş dakikada rüya görmeye başladı.. Hayatı film şeridi gibi geçiyordu.. İnsanlar bunu ölürken yaşar sanıyordu.. Gerek yokmuş ki ölmeye.. İnsan zaten rüya formatında da hayatını film şeridi olarak sipariş edebiliyormuş.. Ya da uykusuzluk ölüm gibi bir şeymiş..

Bütün kızdıklarını görmeye başladı birden.. Tarihteki sırasına göre düzenlenmiş bir geçit töreni.. Küçüklükten başlayıp şimdiki zamana kadar.. Sonra da özlediklerini gördü, hem de hepsini.. Zaten belki de en çok özlediğine en çok kızmalı insanlar.. Kızılmak istemiyorlarsa özletmesinler kendilerini.. Eğer özletiyorlarsa da hak ediyorlar güçlü bir azarı..

Sonra tekrar çaldı çalar saat.. Çalan saat.. İşi bu, çalacak illa ki..

"Beş dakika oldu mu yahu? Ama benim hâla uykum var.. Uyanmaya çalışsam da istediğim kadar.."

2 yorum:

  1. güzel keyifli bir yazı olmuş, insan yazmayı özlediğini farkediyor.

    bir yerden sonra insan uyku uyumak istemiyor. çünkü zaman boşa gidiyor gibi hissediyor ama gece dinlenmek için var. hayır yoktur efem gecede.

    gelelim en sevdiğim kısma;
    ''.. belki de en çok özlediğine en çok kızmalı insanlar. kızılmak istemiyorlarsa özletmesinler kendilerini. eğer özletiyorlarsa da hak ediyorlar güçlü bir azarı''

    özletmesinler demişsin ya, kalkıp şöyle dedikleri oluyor
    -ben özletmiyorum, sen özlüyorsun.

    YanıtlaSil
  2. öyle diyenler haksızlar bence :)

    YanıtlaSil