25 Haziran 2010 Cuma

"Şeyid"imizin intikamını alıcam!

-Benim bebeğimi neden yarışmaya koymuyorsunuz?
-Bu zamana kadar tıklanan "Beğen"ler boşa mı gitti yani?
-Bence çok saçma, neden illa sizin sayfanızı da beğenmek zorundayız?

Bütün bunlar Facebook'taki bir yarışmadan.. Aslında sorular ve yazımları çok daha içler acısı halde, ben biraz hafiflettim, yazım hatalarını da düzelttim..

Bebek oyuncakları üreten bir marka bir yarışma düzenliyor.. Facebook'taki hayran sayfasına anneler bebeklerinin resimlerini yüklüyorlar, firma yetkilileri resimler kriterlere uyuyorsa onları yarışmaya alıyor, yarışma için oluşturulan albümde en çok kişinin "Beğen" yaptığı resim bu hayran sayfasının profil fotoğrafı oluyor ve bu bebeğe hediyeler gönderiliyor.. Facebook'un uygulaması gereği yarışmaya dahil edilen resimleri beğenmek için öncelikle sayfayı beğenmek gerekiyor, yani bu konuda firma hiçbir şey yapamaz, olay tamamen Facebook'la ilgili.. Yarışmanın şartları da; gönderilen resimde bu markanın oyuncaklarına yer verilmesi, başka bir markanın olmaması, bebeğin adının ve soyadının resmin adı veya resme yorum olarak yazılması.. Her şey açık mı? Evet yanıtını verenlere şöyle söyleyeyim; firmanın yetkilileri yarışma başladığı günden beri yukarıdakine benzer onlarca soruyla uğraşıyorlar, sizler için her şey açık çünkü yazdıklarımı okudunuz, peki ama okumasaydınız? Tıpkı bu yarışmaya bebeğini dahil etmek isteyen yüzlerce annenin yaptığı, pardon yapmadığı gibi.. Tek yapmaları gereken gayet açık, net, kolay anlaşılır olan yarışma kurallarını okumak.. Ama ne yazık ki, okurken fenalık geçiren bir toplumun fertleri onlar, okumaya ne genleri ne de eğitimleri müsait.. "Eğitimleri" derken yanlış anlaşılmak istemem, kimsenin eğitim seviyesini küçümsemek niyetinde değilim, kastettiğim şey bütün bir toplum olarak aldığımız eğitim.. Okumak, araştırmak yerine bize özel hazırlanmış cevabın gelmesini beklemek eğitim sistemimizin en temel yapı taşı değil midir? İşte bu insanlar da aslında çocukluktan beri aldıkları eğitimin gerektirdiği şekilde davranıyorlar.. Kuralları okumak yerine; "Eee nası olüyür şindi bu yarışma?" diye soruyorlar..

Peki bu zamana kadar anlattıklarımın başlıktaki "şeyid"le "intikam"la ne ilgisi var? Facebook muhteşem bir kaynak sosyolojik gözlemler için.. Muazzam örnekler var, üstelik örneklerinizi ekonomik duruma, yaşa, cinsiyete, eğitim durumuna göre ayırmanıza imkan veriyor.. Geçen gün gördüm, öldürmeye çok hevesli bir gencimiz harfiyen şöyle yazmıştı bir fotoğrafın altına: "Askere gider gitmez şeyidimizin intikamını alıcam".. Hal bu ki, Facebook'ta altına yorum yazılacak fotoğraf kovalamayı bırakıp gazete okusaydı, onun "şeyit" değil "şehit" olduğunu görürdü, zira her gün bir şehit haberi okuyoruz..

Bu ülke terörle mücadeleyi, okuma yetisini arada sırada kullanan insanlarla yürütmeye çalışıyor.. Okumaktan sıkılan, bir an önce öldürmek ve ölmek isteyen insanlarla.. Ne yazık ki; kazanmak için can attığı yarışmanın kurallarını bile okumaya üşenen annenin yetiştirdiği çocuk, "şeyid"inin intikamını almak için sabırsızlanan çocuk oluyor en fazla.. Okuyup iyi bir eğitim alarak halkına yardım etmeyi asla aklının ucuna bile getirmeyen çocuk, bir an önce askere gidip vatan için ölmek istiyor.. Ve, ne zaman ki vatanı için ölmeye can atan birilerine denk gelsem, Namık Kemal'in şu sözlerinin önünde ayağa kalkar ve karşısında saygıyla eğilirim:

"Vatan için ölmek de var,
Lakin borcun yaşamaktır.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder