2 Eylül 2010 Perşembe

Bir şeylerden kaçana çelme takmak.. (Bölüm 1)

Kendi halinde bir adamdı Muhlis.. Adı gibiydi, muhlisti.. Her akşam, karnının doymasına şükrederdi.. Şaşırırdı çünkü karnının doyduğuna, şaşılacak işti.. Kahvaltıyı sevmezdi pek, yine de güneşten önce uyanırdı.. Erken kalkmaya alışık olsa da, 5 dakika olsun daha fazla uyumak tatlı gelirdi.. Derme çatma evinden çıkmadan evvel bir kuru lokma ekmek, bir parça beyaz peynir.. O kadar işte, daha fazlasına ihtiyaç duymazdı.. Evden çıktıktan sonra başlardı arşınlamaya sokakları.. Kışın çamurlu, yazın tozlu.. Amele pazarına giderdi her sabah, kargalar henüz açken..

Mahalle aralarındaki evlerinin daracık camından etrafı süzüp koca arayan kenar mahalle dilberleri gibiydi amele pazarında; o günkü yevmiyesini ödeyecek işvereni beklerdi.. Güçlü adamdı, her iş gelirdi elinden, amelelerin dilberiydi yani.. İşi gerçekten bilen işveren ilk onu seçerdi amele pazarının yeni güneş görmüş hengamesinde.. Çeşit çeşit işveren gelirdi pazara, kimisi gerçekten işi bilirdi, kimisi kazanacağı parayı düşünmekten işi öğrenmeye fırsat bulamazdı.. İşi bilen adamı ilk görüşte tanırdı Muhlis, işi bilen adam da onu.. Zaten hep böyle yürürdü bu işler, parayı düşünmekten işi öğrenmeyen adamlar batmaya mahkum olurdu nihayetinde.. Kimin iyi amele, kimin iyi usta olduğunu bile anlayamazladı çünkü.. İyi amele, iyi usta olmadan yürümezdi işler.. Vasıfsız denirdi onlara hep, ama işi bilen müteahhit vasfını bilirdi onların.. O kafayla gelirdi pazara.. İşi bilen işveren gözünün ferinden anlardı çalışkan insanı.. Bu yüzden hep işten anlayanlar seçerdi Muhlis'i.. Taşı sıksa suyunu çıkaracağı anlaşılırdı duruşundan Muhlis'in..

Her sabahki gibi geldi pazara Muhlis.. Aynı saatte, aynı yollardan, aynı tütünü tüttürerek, kafasında aynı düşüncelerle.. Dün son defa çalışmıştı son 3 aydır çalıştığı inşaatta.. Bugün yeni bir kamyonet bekleyecekti, onu alıp yeni yuvasına götürecek olan.. Yuvası olarak görürdü çalıştığı inşaatları.. Muhlisler işlerini bitirip çıktıktan sonra inşaattan, o inşaatlar güzelce boyanır, içleri döşenir gerçek birer yuva olurlardı şanslı insanlara.. Bitmiş, boyanmış, döşenmiş konutta yuva sahibi olamayacağını bildiği için Muhlis, kaba inşaatı yuvası bellerdi.. Tıpkı doyan karnına şükrettiği gibi akşam, sabah inşaata varınca yeniden şükrederdi.. O inşaat, onun yuvası, o akşam da karnının doyacağının habercisiydi..

Devamı var....

3 yorum:

  1. hüzünlü mü olmuş biraz ben de mi bir sorun var? :) hem niye böyle hüzünlü şeyler yazıyorsun :)) hiç demiyor musun stuven okur hüzünlenir diye :))

    YanıtlaSil
  2. valla devamında daha karışık işler dönücek.. hüzünden çıkıcak işler biraz.. bekleyin görün diyorum.. :)

    YanıtlaSil
  3. peki bakalım bekliyorum. hele bi çıkmasın :))

    YanıtlaSil