30 Ağustos 2010 Pazartesi

Nasıl backpacker oldum? (Bölüm 11: Sezon Finali)


Sabaha karşı vardım Frankfurt'a.. İşe erkenden gitmeye meraklı Almanlar bile uyanmamıştı henüz.. Tren seferleri yoktu.. Bu turdaki son gecemi geçireceğim hostele ulaşmak için binmem gereken metro da.. Oturdum istasyonda bir köşede, metroların açılmasını bekledim.. O arada istasyondaki büfeler açıldı, işe gidenlere hizmet için.. Sonra vardım hostele.. Tabii ki yerleşemiyorum henüz, kimse boşaltmak zorunda değil çünkü odasını o saatte.. Kıvrıldığım bir köşede dergileri inceledim resimlerine bakarak.. Kahvaltı ettim, şansıma yine ikramdı.. İnternete girdim.. Ben bütün bunları yaptıktan sonra Frankfurt yeni yeni canlanıyordu.. Aslında hiç planlarımda olmamasına rağmen Frankfurt'u arşınlamaya başladım..

Enteresan bir şehir Frankfurt.. Zaten gittiğim hangi şehir için bu tabiri kullanmadım ki? Bütün şehirler enterasandır.. Hepsi birbirinden farklıdır çünkü, bütün şehirler eşsizdir.. Bugünkü Frankfurt'un hikayesi 2. Dünya Savaşı'ndan sonra başlıyor.. Savaşın sonlarına doğru Amerikan ordusu dümdüz ediyor Frankfurt'u.. Frankfurter'ler de hiç uğraşmıyorlar onarmak için, sıfırdan başlıyorlar şehri inşa etmeye.. Sanki öyle bir şehir daha önce hiç olmamışcasına.. Küçük bir bölgeyi onarıyorlar aslına uygun olarak, sadece hatıra için.. Savaşın, nefretin kötülüğünü hatırlayabilmek için.. Geri kalan her yer modern bir şehir haline getiriliyor.. Bugün Frankfurt, Avrupa finansının, Euro'nun başkentidir.. Avrupa Birliği Merkez Bankası ve Almanya Merkez Bankası Bundesbank dahil, pek çok banka ve şirket merkezi Frankfurt'tadır.. Kısaca, Euro'nun şehridir.. New York ve Londra'dan sonra dünyanın en önemli 3. para merkezidir.. Çok fazla anım yok Frankfurt'ta, zaten turistten çok yatırımcılara hitap eden bir şehir.. Güzel bir nehir kenarı düzenlemesi var, insanların spor yaptıkları.. Garip değil mi? Avrupalılar nerede su birikintisi bulsalar etrafını topluma açıyorlar spor yapsınlar, kitap okusunlar, manzarayı seyretsinler diye.. Bizim koskoca Boğaz'da koşacak yerimiz yok küçücük parkları saymazsak..

Bir gezi böyle noktalandı işte.. Bütün bu hikayelerin sonunda kimseye şunu yapmayın, bunu yapın diye tavsiye verecek değilim.. Backpacking çok kişisel bir özgürlük.. Tam anlamıyla özgür olmak bence.. Rezervasyonlara, tren saatlerine, otellere çok kulak asmayın o yüzden.. Nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşayın.. Her şey size bağlı olsun, siz hiçbir şeye ve hiç kimseye bağlı olmayın.. Bütün amacınız mümkün olduğunca farklı şeyler denemek olsun.. Farklı yerler, farklı tatlar, farklı kokular, farklı insanlar, farklı iklimler, farklı kültürler.. Farklı, farklı, farklı, farklı.. Hepsi bu!

SON

12 yorum:

  1. aslında güne güzel bir başlangıç yapmışsın. günün en güzel saatlerinde günü kaçırmamışsın...

    bu sezon finali uzun sürmez umarım...
    alıştık o kadar:)

    YanıtlaSil
  2. kasımda yeni sezon kısmetse.. :)

    YanıtlaSil
  3. kaçırdım mı bilmiyorum ama gitmişsin güzel, hoş;neler yaptığını anlatmışsın. bende interrail hayali kuranlardan biri olarak anıların işime yarayabilir :) ancak keşke bir de henüz gitmeden önceki hazırlık aşamalarını da anlatsaydın.ben en çok onu merak ediyorum.mesela güzergahı nasıl belirledin,nelere dikkat etttin bu konuda sonra ne kadar para ayırdın,yanında ne kadar çamaşır götürdün ya da yanı sıra başka neye ihtiyacın oldu?
    Hani nerde hazırlık aşaması?

    YanıtlaSil
  4. çok mantıklı.. o zaman şöyle bir söz vereyim, şu anda 2. bir interrail hazırlığındayım, bunun hazırlıklarını en kısa zamanda yazarım buraya.. takipte olun.. =)

    YanıtlaSil
  5. bak şimdi oldu arkadaş :)

    YanıtlaSil
  6. merak ettim.Frankfurt'un geçmişini oraya gitmeden önce mi araştırdın yoksa oradaki insanlardan mı öğrendin? 2010 daki yazıya şimdi mesaj atmam garip değil dimi bi sorun yok?

    YanıtlaSil
  7. garip değil.. zaten bu blogun en çok okunan yazıları hala interrail yazıları.. süreye bağlı şeyler yazmak istememiştim zaten.. bilakis mutlu oldum yorum gelince..
    sorunun cevabına gelince de, ben bir yere gitmeden önce orayla ilgili araştırma yapmayı pek sevmem.. çok temel bilgiler dışında bir şey öğrenmemeye çalışırım.. gittiğim yeri orada öğrenmeye çalışmanın beni önyargısız yaptığına inanıyorum.. burada da durum aynı..

    YanıtlaSil
  8. sağolasın.güzel bi düşünce,hiç aklıma gelmemişti önyargı olayı ama zaten burdan gitmeden önce ne kadar bilgilensem de gideceğim yerle ilgili.Yine de yaşayınca vay be ya da yuh be derim bildiğim şeylere.ama önyargı her şeyden soğutabilir insanı.haklısın.OKumaya devam edeceğim.Twitter'da yeniyim.Mesela arkadaşlarıma söylersem seni, oooooooo ondan çok var diyorlar.İlk seni buldum bakalım takip ediyorum twitlerini,özellikle siyaset barındıranlar.. bi sorum daha olcak, bu yaz gittin mi yurtdışına? her sene gider misin?

    YanıtlaSil
  9. ondan çok var dedikleri nedir o kısmı anlamadım, interrail blogu olarak mı çok var yani?
    bu yaz gitmedim, eylülde gitmek üzere bir planım var, yeri sürpriz.. ama henüz plan aşamasında, kesin giderim diyemiyorum..

    YanıtlaSil
  10. ya işte twitterde güzel şeyler yazan veya blogu olupta takip edilen. okuyor musun?eylülde üniversiteler açılıyordur diye sordum. bir de kardeş isim neydi? İnanç mı?

    YanıtlaSil
  11. okumak, çalışmak, gezmek.. her şey var bende :)

    YanıtlaSil
  12. ne güzel 3ü1 arada:) çalışmak varsa bi iş var çok güzel ,duymamışsındır sanırım.Lyoness ilgini çekerse benim de sana bi yardımım dokunmuş olur :)

    YanıtlaSil