30 Eylül 2010 Perşembe

O

Çok beğendiği bir kitap, öykü okuduğu ya da çok beğendiği bir şarkı sözü duyduğu zaman aklına bir soru takılırdı: "Hangi kafayla yazdı acaba?" Kelimeleri ustaca kullanmanın sıradan bir kafayla mümkün olmadığını varsayardı.. "Comfortably Numb" sağlıklı çalışan bir beynin ürünü değildi ona göre, her dinlediğinde öyle geçirirdi içinden..

Başkaları için bunu düşündüğü halde durum onun için hiç öyle değildi.. Çok içtiğinde nasıl yazdığını hiç denememişti.. Gerçekten kafa olarak başka bir boyuta geçtiğinde, klavyede tuşları bile seçemeyecekmiş gibi gelirdi ona.. Bu yüzden, "değişik" kafaların yerine koyduğu bir şey vardı yazdığı zamanlarda..

"O" hem yazmaya teşvik ederdi hem de yazması için cesaret verirdi.. "O" geldiği zaman farklı düşünmeye başlardı.. Çünkü "o"; bir süreliğine de olsa gözlerin hayatın içindeki payını kısardı.. Görme duyuları kısıtlanınca gördüklerini unutur, hissettiklerini hatırlardı insanlar.. Çünkü "o", diğer bütün insanların yorulup kabuklarına çekildikleri, sokakları rahat bıraktıkları andı.. Sokaklar, çıkıp dolaşması için uygun olurdu başka hiçbir derde düşmeden, olduğu gibi.. Çirkin silüetleri örterdi "o".. Sadece görmek istediklerini görürdü sayesinde.. İnsanlar söz birliği etmişlerdi, "o" varken ses çıkarmak yasaktı.. Sadece pati seslerini dinlerdi bazen, bazen "o"nun içindeki sessizliği..

Sonuç olarak yazarken seçtiği kafa "o" olmuştu yıllar boyunca.. "O" geldiğinde, "o"nun gelişini kutlamak için içerdi, ama bütün ilhamı gene de "o"ndan alırdı.. "O" giderken uykuya dalardı, "o" da üstünü örter, kapıyı çeker, çıkardı evden..

2 yorum: